Bir zamanlar, uzak bir ülkede yaşayan bir tüccar varmış. Bu tüccarın üç oğlu ve bir de kızı varmış. Bir gün, tüccarın en küçük oğlu Ali, babasından miras olarak aldığı son parayla pazardan iki deve almış. Develeriyle yola çıkan Ali, ticaret yapmak için çöle doğru yola koyulmuş.
Yol boyunca, Ali’nin karşısına bir grup harami çıkmış. Haramiler, Ali’nin develerini gasp etmiş ve onu çöle terk etmişler. Yalnız kalan Ali, çaresizce etrafta dolaşırken, bir mağaraya rastlamış. Mağaranın içine girdiğinde ise büyük bir sürprizle karşılaşmış.
Mağaranın içinde devasa bir hazine bulunuyormuş. Ali, bu hazinenin sahibinin büyülü bir güçle korunduğunu düşünerek dikkatli davranmış. Ancak bir köşede duran eski bir feneri fark etmiş. Feneri alıp ovuşturduğunda, bir cinin ortaya çıktığını görmüş.
Cin, Ali’ye üç dilek hakkı vereceğini söylemiş. Ali, önce ailesini yeniden görmek istemiş. Hemen ardından, haramilerin elinden kurtulmak için biraz cesaret dilemiş. Son olarak, kaybettiği mallarının yerine geçecek bir servet dilemiş.
Cin, Ali’nin dileklerini kabul etmiş ve ona hemen geri dönmüş. Ali, ailesiyle kavuşmuş, haramilerle başa çıkmış ve kaybettiği mallarının yerine geçecek bir servete kavuşmuş. Böylece, Ali’nin yaşadığı macera, ona büyük bir servet ve mutluluk getirmiş.