Masal, çocuklara bu tarihi günün önemini, Dumlupınar’daki Büyük Taarruz’un nasıl zaferle sonuçlandığını ve vatan sevgisinin her bireyde nasıl yaşatılması gerektiğini öğretir.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yeşil tepelerle çevrili küçük bir köy varmış. Bu köyde, oyun oynamayı ve hayaller kurmayı çok seven Mete adında bir çocuk yaşarmış. Mete, bir gün büyükannesinin evinde dolapları karıştırırken, eski bir sandık bulmuş. Sandığın kapağını açtığında içinden eski bir asker şapkası ve bir mektup çıkmış. Mektupta, büyük büyük dedesinin bir zamanlar asker olduğu ve kahramanca savaştığı yazıyormuş.
Mete, büyükannesinin yanına koşmuş ve “Babaanne, bu şapka ve mektup da neyin nesi?” diye sormuş. Büyükannesi gülümsemiş ve Mete’yi dizine oturtmuş. “Ah, bu şapka ve mektup, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın hikayesini anlatır,” demiş.
“30 Ağustos mu?” diye merakla sormuş Mete. “Neden bu kadar önemli?”
Büyükannesi anlatmaya başlamış: “Yıllar yıllar önce, bu topraklarda yaşayan insanlar büyük bir tehlike altındaydı. Düşmanlar, köylerimizi, şehirlerimizi ele geçirmek istiyorlardı. Ama bizim cesur askerlerimiz, bu toprakları ve halkı korumak için bir araya geldiler. Senin büyük büyük deden de o askerlerden biriydi. 1922 yılında, Dumlupınar’da büyük bir taarruz başladı. Bu taarruz, Türk ordusunun düşmanları durdurmak ve ülkemizi kurtarmak için yaptığı önemli bir savaştı.”
Mete’nin gözleri parlamış. “O zaman biz çok cesur bir milletiz!” demiş.
Büyükannesi başını sallamış. “Evet, Mete. Bu zafer, tüm halkın, kadın, erkek, yaşlı, genç demeden, birlikte çalışarak kazandığı bir zaferdir. Çünkü herkes bu topraklarda özgürce yaşamak istiyordu. 30 Ağustos’ta, Büyük Taarruz’un sonunda zafer kazanarak düşmanları yendik ve ülkemizi özgürleştirdik.”
Mete, büyükannesine sarılmış ve “Ben de büyüyünce cesur olmak istiyorum!” demiş. Büyükannesi gülümseyerek “Cesur olmak, gerektiğinde doğru olanı yapmaktır, Mete. Cesaret, sadece savaşta değil, arkadaşlarına yardım etmekte, doğruyu söylemekte ve iyilik yapmakta da kendini gösterir,” diye cevap vermiş.
O günden sonra Mete, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı daha farklı bir heyecanla bekler olmuş. Okulda öğretmeni ve arkadaşlarıyla bayraklar yapar, marşlar söyler ve büyük zaferin önemini kutlarmış. Çünkü Mete artık biliyormuş ki, cesur olmak ve ülkesini sevmek, her çocuğun yüreğinde taşıması gereken bir duyguymuş.
Ve işte böylece, Mete ve tüm köy halkı her 30 Ağustos’ta, bayraklarını dalgalandırıp büyük bir sevinçle Zafer Bayramı’nı kutlarmış. Mete, her defasında büyük büyük dedesinin kahramanlık hikayesini hatırlayıp, kalbinde bir mutluluk ve gurur hissedermiş.
Masal da burada bitmiş, gökten üç elma düşmüş: Biri Mete’nin cesaretine, biri büyükannenin bilgeliğine, biri de bu zaferi kazanan tüm askerlerimize!
Çocuklarınız için isme özel masal yazdırın. Kendilerini özel hissettirecek masallarla onlara unutulmaz anılar bırakın.
Görüşleriniz bizim için çok kıymetli. Masalı okuduktan sonra düşüncelerinizi yazmanızı rica ederiz. Teşekkürler!