Miraç ve Çınar, Icardi’den aldıkları ilhamla, her adımlarında daha büyük hayallere ulaşmanın ne kadar önemli olduğunu anladılar.
Bir zamanlar, güneşin altın ışıklarıyla aydınlandığı, masmavi gökyüzünün altında neşeyle dolu bir sabah varmış. Bu sabahın iki küçük kahramanı, Miraç ve Çınar, Galatasaray formalarını giyip anneleriyle parka gitmeye hazırlanmışlar. Miraç’ın bal rengi gözleri, sabah güneşinde parlayan yıldızlar gibi parlıyormuş, sarı saçları ise rüzgârda uçuşuyormuş. Çınar ise masmavi gözleriyle sanki denizlerin derinliklerini saklıyormuş, altın sarısı saçlarıyla her adımında masalsı bir kahraman gibi görünüyormuş.
Parka vardıklarında, gözleri hemen devasa kaydırağa çevrilmiş. Bu kaydırak, onlar için her zaman sihirli bir geçit gibiymiş. Ne kadar çok kayarlarsa o kadar mutlu oluyorlardı. Anneleri onları gülümseyerek izlerken, Miraç ve Çınar el ele tutuşarak kaydırağa tırmanmışlar. “Bir, iki, üç!” diye bağırarak birlikte kaymaya başlamışlar. Rüzgâr yüzlerine vururken kahkahaları gökyüzüne karışmış, kalpleri neşe ile dolmuş.
Ama bu kez farklı bir şey olmuş! Kaydıraktan aşağı kayarken bir anda gözlerini açtıklarında kendilerini bambaşka bir yerde bulmuşlar. Çimenler yemyeşil, gökyüzü hala masmavi, ama bu bir park değilmiş. Burası, Galatasaray’ın devasa stadyumuymuş!
Miraç ve Çınar şaşkınlıkla etraflarına bakarken, gözleri kocaman olmuş. Çınar’ın mavi gözleri parlamış, Miraç ise heyecandan yerinde duramıyormuş. “Bu gerçek olabilir mi?” diye düşünmüşler. Tam o sırada, sahada bir dev belirmiş. O dev, Galatasaray’ın efsanevi oyuncusu Icardi’den başkası değilmiş! Üzerinde 9 numaralı formasıyla onlara doğru yürüyormuş.
“Merhaba çocuklar,” diye seslenmiş Icardi gülümseyerek. “Burada ne yapıyorsunuz?”
Miraç ve Çınar heyecanla yanına koşmuşlar. “Biz kaydıraktan kaydık ve buraya geldik!” demiş Miraç. Çınar, hayranlıkla gözlerini Icardi’den ayırmadan, “Sen gerçek misin? Sen Icardi’sin!” diye sormuş.
Icardi eğilerek onların göz hizasına gelmiş ve gülümsemiş. “Evet, gerçekim. Futbolun sırlarını öğrenmek ister misiniz?” diye sormuş. Çocukların gözleri daha da büyümüş. Hayallerinde bile bu kadarını göremezlerdi!
Icardi onlara futbol topunu uzatmış. “Hadi, bana nasıl şut çektiğinizi gösterin!” demiş. Miraç topu alıp biraz geriye çekilmiş, tüm gücüyle vurmuş. Top hızla Icardi’ye doğru ilerlerken Icardi, “Harika bir vuruş! Ama biraz daha dikkatli olmalısın,” demiş. Ardından Çınar heyecanla topa vurmuş, bu kez top köşeye gitmiş. Icardi, “Mükemmel! Gerçekten yeteneklisiniz,” diyerek alkışlamış.
Böylece Miraç ve Çınar, sihirli sahada Icardi ile futbol oynamaya başlamışlar. Icardi, onlara futbolun sadece topa vurmak olmadığını, sevgi, disiplin ve takım ruhu gerektirdiğini öğretmiş. Çocuklar her şutlarında daha da heyecanlanmış, her vuruşlarıyla biraz daha kendilerine güven duymuşlar. Icardi onlara paslaşmayı, hızlı koşmayı ve takım arkadaşlarıyla uyum içinde olmanın önemini anlatmış. “Futbol, tek başına kazanılan bir oyun değil, birlikte kazanılır,” demiş.
Gün boyu neşe içinde top oynayan Miraç ve Çınar, Icardi’nin öğrettiklerini dikkatle dinlemişler. Sahada koştukça, futbolun büyülü dünyasına daha da kapılmışlar. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden, gün batmış ve sahada huzurlu bir sessizlik hakim olmuş.
Icardi, son kez onlara dönüp, “Sizler geleceğin futbol yıldızlarısınız. Sadece yetenek değil, azim, sevgi ve dostluk en büyük güçleriniz olacak. Bu duygularla futbol oynarsanız her zaman başarılı olursunuz,” demiş.
Miraç ve Çınar, annelerinin yanına dönerken kalpleri futbol sevgisiyle dolmuş. Artık futbol onlar için sadece bir oyun değil, Icardi’nin öğrettikleriyle büyülü bir serüvene dönüşmüş.
Çocuklarınız için isme özel masal yazdırın. Kendilerini özel hissettirecek masallarla onlara unutulmaz anılar bırakın.
Görüşleriniz bizim için çok kıymetli. Masalı okuduktan sonra düşüncelerinizi yazmanızı rica ederiz. Teşekkürler!