Kıvanç’ın uzay macerası, çocuklara keşfetmenin ve öğrenmenin ne kadar büyüleyici olduğunu anlatır.
Uzak diyarlarda, küçük ama çok meraklı bir çocuk yaşarmış. Adı Kıvanç’mış ve 1 yaşında olmasına rağmen keşfetmeyi çok severmiş. Kahverengi gözleri hep parıldar, etrafına dikkatle bakar, özellikle de topuyla oynarken dünyayı öğrenmeye çalışırmış. Ama bir gün Kıvanç, topunu oynamaktan çok daha heyecan verici bir maceraya çıkacakmış.
O gün, akşam üzeri Kıvanç, annesiyle birlikte bahçede oynuyormuş. Güneş batmaya yaklaşmış, gökyüzü pembe ve turuncu renklere bürünmüş. Kıvanç topunu yuvarlayarak oynarken, yavaş yavaş gökyüzünde ilk yıldızlar belirmeye başlamış. O sırada Kıvanç, gökyüzüne bakarken çok parlak bir yıldızın ona doğru yaklaştığını fark etmiş. Bu yıldız, diğerlerinden çok farklıymış çünkü parlak bir ışık saçıyor ve hızla yere doğru geliyormuş.
Parlak yıldız Kıvanç’ın önüne inmiş ve ona gülümsemiş. “Merhaba, küçük kahraman! Ben Yıldız. Seninle çok özel bir yolculuğa çıkmak için geldim,” demiş Yıldız.
Kıvanç şaşkın ama bir o kadar da heyecanlıymış. Annesine bakmış, ama annesi gökyüzünde yıldızları izleyip sakin sakin oturuyormuş. Kıvanç, Yıldız’ın elini tutmuş ve “Peki, nereye gidiyoruz?” diye sormuş. Bir anda kendini uzayın derinliklerinde bulmuş. Etrafında parlayan yıldızlar, devasa gezegenler ve uzayın sonsuz karanlığı… Kıvanç hayranlıkla etrafına bakmış.
Yıldız ona dönerek, “Şimdi seni çok özel gezegenlerle tanıştıracağım. Bunlar, uzayın en uzak köşelerinde bulunan gizemli gezegenler. Hazır mısın?” diye sormuş. Kıvanç heyecanla başını sallamış, çünkü bu büyülü maceraya hazırmış!
İlk durakları Uranüs olmuş. Yıldız, Kıvanç’a Uranüs’ü göstererek, “Burası Uranüs, buz devlerinden biri. Etrafı gazlarla kaplı ve sürekli dev bir kasırga dönüyor,” demiş. Kıvanç, bu mavi-yeşil gezegene hayranlıkla bakmış. “Burası soğuk mu?” diye sormuş. Yıldız başını sallamış. “Evet, Uranüs çok soğuk bir gezegen. Burada top oynamak çok zor olurdu çünkü rüzgarlar çok güçlü.” Kıvanç, rüzgarın topunu alıp götüreceğini hayal edip gülümsemiş. Ancak buradaki güzellik onu büyülemişti. Dev bir buz topuna benzeyen bu gezegen, uzayın ne kadar farklı olduğunu ona göstermişti.
Sonra Yıldız, “Hadi Neptün’e gidelim,” demiş. Neptün, yine bir buz deviymiş ama çok daha büyük ve çok daha uzakmış. “Neptün, güneş sistemindeki en uzak gezegenlerden biri. Buradaki rüzgarlar o kadar güçlü ki, dünyadaki fırtınalardan çok daha sert,” diye açıklamış Yıldız. Kıvanç, mavi renkli bu gezegene büyülenerek bakmış. “Rüzgar çok hızlıysa, burada uçurtma uçurmak harika olurdu,” demiş Kıvanç. Yıldız gülümsemiş, “Ama burada yaşamak imkânsız, çünkü Neptün çok soğuk ve fırtınalı,” demiş. Kıvanç, soğuğa rağmen Neptün’ün güzelliğini çok sevmiş.
Son durakları Plüton’muş. Plüton, diğer gezegenler kadar büyük değilmiş ama yine de çok özel bir yermiş. Yıldız, “Plüton, güneş sisteminin en uzak köşelerinden biri. Eskiden gezegen olarak kabul edilirdi ama artık cüce gezegen olarak biliniyor. Çok küçük ama çok güzel,” demiş. Kıvanç, Plüton’un beyaz ve gri yüzeyine bakarken, “Burada yaşamak nasıl olurdu?” diye merak etmiş. Yıldız, “Plüton çok küçük ve yüzeyi buzla kaplı, burada yaşamak zor olurdu. Ama bilim insanları bu küçük gezegeni inceleyerek uzayın sırlarını çözmeye çalışıyorlar,” demiş. Kıvanç, Plüton’un küçüklüğüne rağmen ne kadar özel olduğunu anlamış ve bir gün buraya geri gelmeyi hayal etmiş.
Uzayın bu derin ve gizemli köşelerinde gezdikten sonra, Kıvanç biraz yorulmuş. Yıldız ona gülümseyerek, “Artık eve dönme zamanı, küçük kaşif. Ama unutma, burası her zaman seni bekliyor olacak,” demiş. Kıvanç, Yıldız’ın elini tutmuş ve gözlerini kapatmış.
Bir anda kendini tekrar annesinin yanında, bahçede bulmuş. Ama artık gezegenlerin sırlarını bilen bir küçük kaşifmiş. Gökyüzüne bakmış ve bir gün tekrar uzaya gitmenin hayalini kurmuş.
Çocuklarınız için isme özel masal yazdırın. Kendilerini özel hissettirecek masallarla onlara unutulmaz anılar bırakın.
Görüşleriniz bizim için çok kıymetli. Masalı okuduktan sonra düşüncelerinizi yazmanızı rica ederiz. Teşekkürler!
