Doğa, sadece bir oyun alanı değil, hepimizin evi ve korumamız gereken en değerli mirastır. Onu sevmek ve korumak, dünyamızın geleceği için büyük bir adımdır.
Uzak diyarlarda, doğanın her bir köşesini büyük bir sevgiyle keşfeden bir kız çocuğu varmış. Bu tatlı kızın adı Duru’ymuş. Duru 4 yaşındaymış ve her gün doğanın sunduğu güzelliklerin peşinde koşarmış. Kahverengi gözleri merakla parlayan, kıvırcık saçları rüzgarda dans eden Duru, bebekleriyle evcilik oynarken doğadaki her canlıyı kendi dünyasına katarmış. Ağaçlar, çiçekler, kelebekler… Hepsi onun oyun arkadaşlarıymış.
Bir sabah, Duru uyandığında pencereden dışarı bakmış ve güneşin yumuşak ışıklarının bahçeye yayıldığını görmüş. Bahçedeki çiçekler rengârenk açmış, kuşlar dallarda cıvıldaşıyormuş. Duru, hemen dışarı çıkma isteğiyle dolup taşmış. Hızla paltosunu giymiş, ayakkabılarını çekmiş ve bahçeye doğru koşmuş.
Bahçede dolaşırken birdenbire hiç görmediği bir çiçek fark etmiş. Bu çiçek, diğerlerinden çok farklıymış; yaprakları altın gibi parlıyor, etrafına hoş bir koku yayıyormuş. Duru, bu çiçeğe doğru eğilmiş ve çiçeği kokladığı an, etrafında bir ışık belirmiş. Duru şaşkınlıkla geri çekilmiş, fakat ışık yavaşça büyüyerek bir kapıya dönüşmüş. Bu kapı, sanki başka bir dünyaya açılıyormuş!
Duru biraz tereddüt etmiş ama macera dolu kalbi ona bu gizemli kapıdan geçmesini fısıldıyormuş. Cesurca adımını atmış ve kapının içinden geçerek kendini bambaşka bir yerde bulmuş. Burası, daha önce gördüğü hiçbir yere benzemiyormuş. Çevresindeki ağaçlar devasa boyuttaymış, yaprakları parlak yeşil, gökyüzü masmavi ve bulutsuzmuş. Kuşlar ve kelebekler Duru’nun etrafında uçuşuyor, çiçekler ona doğru eğilerek selam veriyormuş.
Bu büyülü ormanda dolaşmaya başlayan Duru, yol boyunca birbirinden farklı hayvanlarla karşılaşmış. Bir süre sonra küçük, sevimli bir sincap çıkmış karşısına. Sincap, Duru’nun kucağına doğru koşmuş ve küçük patisiyle ona dokunmuş. “Merhaba Duru! Hoş geldin Doğanın Gizli Bahçesi’ne. Ben Sinci, burada yaşayan hayvanların dostuyum,” demiş.
Duru şaşkınlıkla sincaba bakmış. “Sen konuşabiliyor musun?” diye sormuş.
Sinci gülümsemiş. “Evet, burada her şey mümkün. Biz hayvanlar, bu bahçenin koruyucularıyız ve buraya gelen özel misafirlerle konuşabiliriz.”
Duru, Sinci ile tanışmaktan büyük mutluluk duymuş ve birlikte bahçeyi keşfetmeye karar vermişler. Yürüdükçe, doğanın ne kadar muhteşem olduğunu fark etmiş. Yolda Sinci, ona doğanın sırlarını anlatmaya başlamış: “Duru, doğa sadece bizim oyun alanımız değil. Bize yaşam verir, nefes aldırır ve bizi besler. Ağaçlar oksijen üretir, çiçekler arıları besler, su ise tüm canlıları yaşatır. Biz de bu dengeyi korumak zorundayız.”
Duru, Sinci’nin söylediklerini dikkatle dinlemiş ve doğaya nasıl daha çok değer vermesi gerektiğini anlamış. Bir süre sonra göl kenarına varmışlar. Bu gölün suları o kadar berrakmış ki gökyüzüyle yarışıyormuş. Gölün kenarında ise minik balıklar suyun içinde dans ediyormuş. “Burası ne kadar güzel!” demiş Duru hayranlıkla. “Bu göle hiç zarar gelmemeli.”
Sinci, “Evet Duru, burayı temiz tutmamız gerekiyor. Eğer insanlar ve hayvanlar göle çöp atarsa, bu güzellik kaybolur ve balıklar burada yaşayamaz. Bizim görevimiz, doğayı koruyarak bu dengeyi sürdürmek,” demiş.
Duru, artık sadece oyun oynamak için değil, doğayı korumak için de çaba göstermesi gerektiğini anlamış. Doğanın, ona sunduğu bu eşsiz dünyayı hep canlı ve güzel tutmak için çalışması gerektiğini fark etmiş. Göl kenarında biraz dinlendikten sonra Sinci, Duru’ya gizli bahçenin en büyük sırrını göstermek istemiş.
Biraz daha yürüdükten sonra devasa bir ağacın yanına gelmişler. Bu ağaç, o kadar büyükmüş ki dalları bulutlara kadar uzanıyormuş. Sinci, ağacın altındaki küçük bir kapıyı işaret etmiş. “Bu kapı, Doğanın Kalbi’ne açılır. Orada tüm canlılar birbirine bağlıdır ve doğanın gücü burada saklıdır. Fakat sadece kalbi saf olanlar oraya girebilir,” demiş.
Duru, büyük bir heyecanla kapıya yaklaşmış. “Oraya girebilir miyim?” diye sormuş Sinci’ye.
Sinci, “Tabii ki, senin kalbin doğa sevgisiyle dolu,” demiş. Duru, kapıyı nazikçe açmış ve karşısında muhteşem bir manzara belirmiş. Her tarafta rengârenk çiçekler, devasa ağaçlar, pırıl pırıl akan nehirler ve şarkı söyleyen kuşlar varmış. Duru, bu güzellik karşısında büyülenmiş ve Doğanın Kalbi’nin aslında doğanın kendisi olduğunu anlamış.
Duru, buranın korunması gerektiğini kalbinde hissetmiş. Sinci’ye dönerek, “Doğayı her zaman koruyacağım. Çünkü burası hepimizin evi,” demiş.
Sinci, Duru’nun bu sözlerine gülümsemiş ve ona teşekkür etmiş. “Senin gibi bir dostumuz olduğu için çok şanslıyız,” demiş.
Duru, artık eve dönme vakti geldiğini hissetmiş. Gizli Bahçe’nin kapısından geçerek geri dönmüş ama kalbinde doğaya olan sevgisi ve sorumluluk bilinci daha da güçlenmiş.
Çocuklarınız için isme özel masal yazdırın. Kendilerini özel hissettirecek masallarla onlara unutulmaz anılar bırakın.
Görüşleriniz bizim için çok kıymetli. Masalı okuduktan sonra düşüncelerinizi yazmanızı rica ederiz. Teşekkürler!