TAKİP ET
Neşe, kardeşlik ve hayal gücünün gücüyle zorlukları aşabiliriz. Elmira ve Mert, sihirli Gülme Ülkesi’nde yaşadıkları macera sayesinde, gülmenin, paylaşmanın ve birbirlerini mutlu etmenin değerini keşfederler.
Bir varmış, bir yokmuş… Zamanın ve mekanın ötesinde, büyülerin hüküm sürdüğü, yıldızların fısıldadığı Gülfidan Vadisi’nde Elmira ve Mert adında iki sevimli kardeş yaşarmış. Elmira, karanlık bir gecenin düşlerine benzer siyah saçları ve kahverengi gözleriyle tam bir masal kahramanıymış. Biraz huysuz olsa da, yüreği pamuktan daha yumuşakmış. Farklı kıyafetleri bir arada giymeye bayılır, sihirli elbiselerle dolu gardırobundan her sabah yepyeni bir macera yaratırmış. Bazen bir kraliçe, bazen de uzak diyarlardan gelen cesur bir savaşçı olurmuş. Yanında ise her zaman sevimli bebekleri ve fantastik hikayelerin büyüsü varmış.
Mert ise sarı saçları, mavi gözleriyle sanki gökyüzünden inmiş bir yıldız parçasıymış. Oyuncak trenleriyle kendi küçük dünyasını kurar, raylar arasında hayaller kurarmış. Onun için her gün, ablasının elini uzattığı her şeyi kapıp kaçmakla geçen bir eğlenceymiş. Ama her defasında Elmira’ya gülümseyerek geri verir, çünkü Mert’in kalbi de Elmira kadar büyülü ve iyilik doluymuş.
Bir gün, sislerin arasında saklanan evlerinin bahçesinde oyun oynarken, gökyüzü ansızın mor ve altın renklerine bürünmüş. Yıldızlar, sihirli tozlar gibi parlayarak dökülmüş yere. Tam o anda, onların önünde kocaman, altın işlemeli bir kapı belirmiş. Kapının üzerinde, gümüş harflerle yazılı bir mesaj varmış: “Gülme Ülkesi’ne Hoş Geldiniz. Buraya sadece kalbi neşeyle dolanlar girebilir.”
Elmira ve Mert, kapıya doğru heyecanla yaklaşmışlar. Birbirlerine bakıp kahkahalarla gülmeye başlamışlar, o kadar çok gülmüşler ki kapı sihirle açılıp onları içeri buyur etmiş. İçeri adım attıklarında, gözlerine inanamamışlar; çünkü Gülme Ülkesi tam da düşlerinde gördükleri gibi büyülü ve renkli bir dünyaymış. Göz alabildiğine uzanan çiçekli yollar, gökyüzünde uçan devasa balonlar, kendiliğinden dans eden ağaçlar ve müzik yapan nehirler… Her şey sanki bir peri masalından fırlamış gibiydi.
Elmira, o güne kadar gördüğü en tuhaf ama bir o kadar da güzel kıyafetlerin olduğu sihirli bir dolaba koşmuş. Parlayan ceketler, ışıldayan şapkalar, pelerinler ve rengarenk elbiseler… Hepsini üst üste giymiş ve kendi küçük moda gösterisini yapmış. Mert ise hayalini kurduğu treni bulmuş, ama bu tren sıradan bir oyuncak değilmiş. Altından yapılmış vagonlarıyla gökyüzüne doğru yükselen bu tren, onu bulutların arasına, yıldızların ötesine götürmüş. Her durakta Mert’i güldürecek yeni oyunlar varmış.
Elmira, bu büyülü dünyada gezerken, bir köşede altın kaplama bir masa görmüş. Masanın üzerinde, en sevdiği köfte patates ve ayran onu bekliyormuş. Tam büyük bir mutlulukla yemek yiyecekken, Mert birden masaya atlamış ve Elmira’nın tabağındaki köfteyi kapmış. Elmira bir an için şaşkınlıktan küçük bir çığlık atmış ama Mert’in gülüşünü görünce kendi de gülmeye başlamış. Kahkahaları vadinin dört bir yanına yayılmış, ağaçlar ve çiçekler bile onlarla birlikte dans etmiş.
İkili, Gülme Ülkesi’nde sayısız macera yaşamış; bazen komik yaratıklarla karşılaşmış, bazen de sihirli sırları keşfetmişler. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, kapının önüne geldiklerinde, bu büyülü dünyadan ayrılma vakti gelmiş. Geri döndüklerinde, her şey eskisi gibiydi; ama artık kalplerinde bu fantastik maceranın neşesi ve sıcacık hatırası vardı.
O günden sonra, Elmira ve Mert ne zaman biraz üzgün ya da huysuz olsalar, bu büyülü anı hatırlayıp birbirlerini güldürmeyi hiç ihmal etmemişler. Ve gökyüzünden üç sihirli elma düşmüş; biri Elmira’nın, biri Mert’in, biri de bu masalı okuyan herkesin başına… Sonsuz gülüşler ülkesine bir davetiye gibi
Çocuklarınız için isme özel masal yazdırın. Kendilerini özel hissettirecek masallarla onlara unutulmaz anılar bırakın.
Görüşleriniz bizim için çok kıymetli. Masalı okuduktan sonra düşüncelerinizi yazmanızı rica ederiz. Teşekkürler!
