Bir zamanlar, derin maviliklere uzanan büyülü bir okyanus vardı. Bu okyanusta, renkli balıkların yaşadığı muazzam bir şehir bulunuyordu. Şehirdeki balıkların pulları, gökkuşağının tüm renklerini barındırıyordu. Bu renkli balıkların lideri ise parıltılı mavisiyle bilinen Mercan Kraliçesi’ydi.
Bir gün, okyanusun derinliklerindeki en renkli balıklardan biri olan Denizpırıltısı, Mercan Kraliçesi’ne bir rüya gördüğünü anlattı. Rüyasında, balıkların uykusuz olduğu, renklerin soluklaştığı bir okyanus görmüştü. Mercan Kraliçesi, bu rüyanın önemini hemen kavradı ve bir karar verdi. O günden sonra, her gece renkli balıklar bir araya gelip “Uyku Zamanı” diye adlandırdıkları özel bir ritüelle uykuya dalacaklardı.
Her akşam, Mercan Sarayı’nın altındaki büyük bir mercan kuytusunda, renkli balıklar bir araya gelir ve birlikte şarkılar söylerdi. Bu şarkılar, okyanusun dalgaları arasında yankılanırken, balıklar birbirlerine en sevdikleri renkleri anlatırdı. Mercan Kraliçesi, her balığın renkli rüyalar görmesini sağlamak için sihirli bir melodiyle suyun üzerine dans ederdi.
Bir gece, Mercan Kraliçesi, Denizpırıltısı’nın rüyasında gördüğü soluk renklerin okyanusa yayılmaması için bir çözüm buldu. Uyku Zamanı’nda balıklar, sihirli bir dalganın üzerinde yüzerken, renklerini birbirlerine bağışlardı. Böylece, her renkli balık, diğerlerinin rüyalarını renklendirecek ve okyanusun derinliklerindeki yaşamın güzellikleri korunacaktı.
Renkli balıklar, her geçen gün daha da birbirine kenetlenirken, Mercan Kraliçesi’nin liderliğinde okyanusun derinliklerindeki şehirleri daha da canlı ve renkli hale geldi. Balıklar, birbirlerinin güzelliklerine hayran kalmaya devam ettiler ve her gece, Uyku Zamanı’nda bir araya gelip okyanusunun rengarenk dünyasını korumaya ant içtiler. Bu sayede, renkli balıkların uykusu, okyanusun muazzam güzelliklerini kucaklamaya devam etti.